Mezun Röportajları Serisi-1, Manevi Evlat Projesi
Merhaba Sevgili Okuyucu 💓
Bugün mezun röportajları serimizde eski gönüllülerimizden Nihan Şahin ile birlikteydik. Manevi Evlat Projesi üzerine çok keyifli bir röportaj gerçekleştirdik ve bu röportajda MEP gönüllüsü olmanın ne ifade ettiğini Nihan'ın ağzından dinleyeceğiz. Keyifli okumalar dilerizz 💥💥
MEP denince aklınıza ilk ne geliyor?
MEP deyince aklıma Ankara’daki Bilkent’teki ailem geliyor diyebilirim. Şehir dışında okuyan birisi için aile hissiyatı veren bir ortam, bir arkadaş grubu, aynı zamanda yaşlılarımızla birlikte olmak Ankara'daki yalnızlığı bir nebze azaltıyor ve insanı iyi hissettiriyor. MEP için en büyük şansım diyebilirim. Okula ilk geldiğimde daha 18 yaşında bile değildim, çocuktum. TDP’ye zaten girmeyi çok istiyordum. Liseden beri böyle bir gönüllülük projesine girme heyecanım vardı. Tanışma toplantısına gittim ve kendimi MEP’te buldum. İlk arkadaşlıklarım samimi arkadaşlıklarım orada oluştu, kendimi çok iyi hissettim, iyi ifade edebildim. Zaten huzurevi ziyaretleri bir görev gibi değil de; gitme isteğiyle, akraba ziyareti yapıyormuş, büyüklerimi ziyaret ediyormuş gibi hissettirdi hep. Orası benim için 2. bir ev, bir aile… MEP gönüllüleri de MEP’in kendisi de bana kendimi iyi hissettiren ve üniversitedeki en büyük şansım, TDP ile birlikte.
Sizi MEP’e bağlayan nedenleriniz ve motivasyonunuz neydi?
Beni MEP’e bağlayan bir çok şey var. O insanlarla geçirdiğim zaman, büyüklerimizle kurduğum o bağ. Özellikle bir amcamız ve teyzemiz en büyük sebeplerden ikisi. Her öğrencinin belli bir dönemi olur; çok sınavı olur, dersi olur, uyuyamaz. Cumartesi sabahı arkadaşların uyurken erkenden kalkıyorsun ve gidiyorsun. Bunu sorumluluk bilinci ile yapmak tabi güzel ama içten gelmesi daha da önemli. Benim bazen kendimi çok iyi hissetmediğim zamanlar olurdu. 4 sene içerisinde sadece bir kere o teyzemiz bana “Neredesin? Biz seni bekliyoruz.” dedi. O günden sonra hastalığım ya da sınavım, dersim yoksa gitmemezlik edemedim. Çünkü öyle vicdanen kötü hissettim ki sanki annem babam dışarıdaymışım da eve çağırıyormuş gibi. Düşündüğün zaman haftada bir gün. Zaten o insanlar orada hep, seni bekliyorlar. Benim için de öyle bir manevi bağ, öyle bir duygu oluştu ki sadece görüşmekten öte o teyzemiz benim arkadaşım gibi aileden birisi gibi. Çok samimi olduğum, derdimi anlatabildiğim, en ufak bir şeyde yanımda olduğunu bildiğim bir insan. Bir sürü de anı biriktirince ve sadece o teyzemiz de değil bir sürü yaşlımızla böyle güzel bağlantılar kurunca insanın motivasyonu hep diri kalıyor. Motivasyon kaynağım; o insanlarla kurduğum bağ, ilişkiler, güzel bağlantılar, yaşlılarımızla tanışmış olmanın ötesinde bir iletişim kurabilmek.
MEP’te en çok özlediğiniz şey nedir?
HER ŞEYini çok özlüyorum. Böyle gittiğimiz etkinlikleri mesela kahvaltıları olsun, müzik etkinlikleri olsun vesaire. Hepimizin dahil olduğu her şey diyebilirim. Gerçekten sonrasındaki kaynaşmalar, Tavuk Dünyası. Kanatlarımız çıkacaktı tavuk yemekten ama onu bile özlüyorum, gerçekten her şeyi.
Eski bir MEP gönüllüsü olarak yeni gönüllülere ve gönüllü olacaklara neler söylemek istersin ?
İçlerinden geldiği gibi, insanlarla olan ilişkilerinde gerçekten böyle samimiyetlerini göstererek hareket etsinler. MEP gönüllüsü olmak bir kere çok farklı ve çok güzel bir şey. Bir aile oluşabiliyor, kendi ailenizi bulabiliyorsunuz. Umarım herkes kendi ailesini oluşturur, bulur. Son olarak, tadını çıkarsınlar, her anın çok kıymetli olduğunu bilsinler. Özellikle yaşlılarımıza geçirdiğimiz her dakika çok kıymetli.
Huzurevi ziyaretlerinden gözlemlediğin kadarıyla, yaşlılarla vakit geçirip sohbet etmenin hem gönüllüler için hem de yaşlılar için önemi hakkında ne düşünüyorsun ?
Çok fazla şey öğreniyorsun. Onların sana kattığının yanında biz de farkında olmadan hani onlara böyle bir geçmişlerini hatırlatıyoruz bazen ya da onların heves edip yapamadığı şeyleri biz yapınca onlar bizim adımıza çok mutlu oluyor. Devamlı olarak ve belli noktalarda karşılıklı bir iletişim söz konusu. Hani onlar böyle bir akıl hocası gibi, bir dost gibi oluyorlar sizin için. Hayatta işte tercih etmem gereken yollar, akademik anlamda yaşadığım şeyler... Bana kattıkları çok şey oluyordu, yönlendirmeleri işime çok yarıyordu. Bir de duaları kesinlikle. Bilkent'i bitirirken onların enerjisi, duası artık kim neye inanıyorsa, ne diyorsa yani o bence beni korudu ve bitirmeme sağ salim sebep oldu. Buna çok inanırım, gerçekten çok inanırım. O enerji, onların iyi dilekleri bizim için çok büyük motivasyon kaynağı bence.